Adapazarlı yazar ve şehrimizin yaşayan değerlerinden Necati Mert’in Adapazarı’na dair yazılarında bahsettiği 12 tespiti sizlerle paylaşıyoruz.
1- Onca milletin, onca dilin kaynaştığı yer burası. Etkileriz. Etkileniriz. Bu çok kültürlülüğün hareketlendirdiği kendine özgü bir günlük hayat vardır; sosyolojinin ilgisini niçin çekmez, anlaşılır gibi değil.
2- Adapazarı’nda tarihten gelen abide yapı olmadığı o kadar çok söylendi ki boyun büktük, kabullendik zaar (‘herhalde, anlaşılan’ anlamında zâhir’in bizim ada ağzında söylenişi), yalancıların yüzlerine Beşköprü’yü çarpmadık. Oysa Erken Bizans’ın Anadolu’daki yapılarından en önemlisidir bu köprü, 558-561 yılları arasında İmparator Justinianus tarafından yaptırılmıştır.
3- Adapazarı’nı ben su ve çamurla anlatırım. Adapazarı gül bilmez demiyorum ama gül’le anlatılmaz. Isparta mı burası? Bizim çiçeklerimiz hudayinabitlerdir: aslanağzı, filbahri, gelincik, hanımeli, horozibiği, kasımpatı, ortanca, papatya, sardunya, zambak, begonya, hasekiküpesi…
4- Bizim yetmiş iki milletli Adapazarı’mız olgunluğun limitinde değilse de yakınındadır –bunu söyleyebilirim. Şuandan ki yetmiş iki milletin yetmiş ikisi de hem kendileriyle hem de birbirleriyle kıyasıya dalga geçer, öyleyken kendileriyle barışık, birbirleriyle de iki kardeş gibi de geçimlidirler.
5- Adapazarı benim için sadece mecburiyet değil, müebbedim de; yetmiş küsur yıldır buradayım, bundan sonra da çekip gitmeyeceğim – kesin. Ben seçmedim bu konuyu; insan bir dilin içine doğar ya, ben de öyle doğdum Adapazarı’na.
6- Adapazarı’nı yazmak sadece Adapazarı için önemli, bunun Beşköprü’den sonra önemi yok. Hem Adapazarı’nı yazmak hem de Adapazarı’nın ötesine çıkmak istiyorsanız, Adapazarı’nı başka şehirler için okunur kılmanız gerekir. Yani tikel’de tümel’i yani cüz’î’de küllî’yi, başka bir deyişle yerel’de evrensel’i işaret etmelisiniz. Bir başına yerel’in ve bir başına evrensel’in edebiyatta yeri yok.
7- Kaç Sakarya var? Sait Faik’te sinsidir, haindir, fukara düşmanıdır Sakarya. Sakar Baba’da İslam’a teslim olur, o kadar ki Akova’yı uysal uysal besmele çizerek geçer. Eski Yunan’da tanrı oğlu. Nana’nın hikayesinde uykulara giren. Boğazdan sonra ise safi şehvet, safi delikanlı. Hangisi gerçek, hangisi bizim bunların? Hepsi gerçek, hepsi bizim. Ada’nın, Adapazarı’nın.
8- Bizim şehre Ada adının Çarksuyu ile Sakarya nehri arasındaki yarımada üzerinde yal aldığı için “yarımada”dan kinaye ile verilmiş olabileceğini ben daha sıcak bulurum.
9- Dükkanlar alçak. Çarşılar dar. Meydanlar küçüktü Adapazarı’nda. Ölçüler insanîydi. İhtiyaçlarımız bu ölçülere sığıyordu. Şehirle biz birbirimizle barışıktık. Düzen ölçüsüzlükle bozuldu. Spagetti kovboylarıyla. Bunun Adapazarı için miladı, 17 Ağustos’tur. (Necati Mert burada deprem sonrası kentsel dönüşümün şehri dağıttığını ifade ediyor.)
10- Bizim Adapazarı, devlet veya şehir tiyatrosu olmayan tek ‘büyükşehir’ dir. Daha dahası Adapazarı’nın sadece tiyatroya ayrılmış tek bir sahnesi bile yoktur.
11- 1954’te kurulan Adapazarı merkezli yeni ile Sakarya adının verilmesi zannederim şehrin geçmişindeki isyanları unutturmak içindir. Ve zamanın Adalı bilmişleri tarafından istenmiştir. Unutturur mu? Unuttursa bile Sakarya adı istenmemeli ve verilmemeliydi. Çünkü bu adın ilk çağrışımı Sakarya Meydan Muharebesidir, o muharebenin de bizimle ilgisi yoktur. Savaş Polatlı’da olur, ayrıca o tarihte Yunanlılar da Adapazarı’ndan çekilmiştir.
12- Şehrin üç simgesi vardır; Orhan Camii, Islama Köfte, Çarksuyu. Ben Adapazarı’nı anlatacak olsam bu üçünü temel alıp geliştiririm.
Kaynak: Şehir ve Ada, Necati Mert