İnsanların ve Kurumların itimatlarını sağlamlaştıran şey neyi yaptıkları değil neyi yapmadıklarıdır. Bu minvalde bir siyasal iletişim biçimini sizler için yorumladık
Tarihin başından itibaren insanlık yaşam serüveni boyunca birçok soyut ve somut üretim meydana getirmiştir. Bunlar hem insanlığın somut ihtiyaçlarını karşılamış hem de kendileri arasında düzeni sağlayacak sistemler haline gelmiştir.İnsan doğası gereği sosyal bir varlıktır bu nedenle ünsiyet içerisine girmek ve toplumsal bir yapı kurma zarureti bulunmaktadır. Bu zaruriyet, insanda tarihsel bağlamda şehir kurma ve beraber yaşama eğilimini bir bakıma zorunlu hale getirmiştir. Bu sebeplerle insanlık yaşam boyunca irili ufaklı birçok sistem ve kurum kurmuştur. Bu kurma ve kuruluş esnasında insanlar arasında sivrilen kesimler ortaya çıkmıştır bunlara dehalar, saygın insanlar, avam, havas vb. gibi örnekler verebiliriz. İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde de toplumun saygı duyduğu insanlar, siyasetçiler, entelektüeller, şirketler, kurumlar ve devletler bulunmaktadır.
Bizlerin bu saydığımız insan ve kurumlara itimadımızı asıl sağlan şey onların yaptıkları değil yapmadıklarıdır. Bizlerin gözünde insanı asil kurumları yüce kılan şey onların yapmayacaklarına emin olduğumuz şeylerdir. Örneğin bizler alışveriş yaparken dahi tanıdığımız saydığımız insanlardan yaparız bizi buna iten sebep o insanların bizi kandırmayacağı duygusudur. Bizlerde özel sektöre oranla devlette çalışma isteğini doğuran duygu devlet kurumunun bizi yarı yolda bırakmayacağı ve hakkımızı gasp etmeyeceği duygusudur. Veyahut bir mafya ile Kabadayı’yı ayıran çizgi dahi kabadayı sıfatına haiz olan kimsenin güçsüzü çaresizi ezmeyeceğini bilmemizden doğar. Türkiye özelinde tüm bunların üzerinde devlet kurumuna atfedilen yücelik duygusu ise hafızasının geniş tavrının ise ciddi olmasından kaynaklanır. Binlerce yıldır devlete ait bu ciddiyet bizlere güven ve eminlik hissi verir.
Yaşadığımız zaman içerisinde ise post modern popüler kültür ile beraber birçok kavram ve kutsal ciddiyetini yitirdi. Bu kayıpla beraber özellikle bilgiye ulaşma anlamında hız olarak binlerce kat hızlı ulaşım sağlansa da bilginin kaynakları ve gerçekliği anlamında büyük bir itimatsızlık doğmuştur. Yeni gelen nesil ile beraber herkesin kendi zaviyesinden haklı olduğu mizaha dayanan yeni bir iletişim insanlar arasında popüler olmuştur. Bu sayede Popüler kültür göstergeleri ve medya görüntüleri, gerçeklik algılarımıza ve kendimizi ve çevremizdeki dünyayı tanımlama şeklimize giderek daha fazla hâkim olmuş ve Bu sürecin bir sonucu olarak bu aynanın artık sahip olduğumuz tek gerçek olduğu öne sürülür hale gelmiştir.
Asıl mevzumuza girecek olursak toplum arasında en büyük saygınlığa sahip devlet kurumlarının da bu gerçeklik algısına da kendi iletişim araçları ile inmesi doğru mudur? Değil midir? Bir bakıma bu soruyu Halkın dilinden anlamak ile halkın dilinden konuşmak bir midir? Olarak da sorabiliriz?
Halkın dilinden anlamak devleti yönetenler veyahut yerel yönetimlere fayda sağlama yolunu açabilir. Halkın istek ve problemlerini tespit etme ve anında müdahale konusunda birçok hizmete vesile olabilir. Peki ya halkın dilinden konuşmak?
Son zamanlarda özellikle sosyal medyada siyasetçilerin, devlet görevlilerinin hatta kurum ve belediyelerin sosyal medya hesaplarını yeni trend formlara uyarak kullandığına şahit olmaktayız. Sadece etkileşim peşinde olan hesaplar gibi formlar kullanıp olguları değil algıları öne çıkarmak gibi bir modaya uyulduğunu görmekteyiz Hatta yakın zamanda yeşil bir top trend oldu. Güvenirliğin ve üslubun aşırı derecede zedelendiği sosyal medyada yeşil topla etik kurallara uyulduğunu ifade eder olduk. Devlet kurumlarının veyahut devlet sayesinde edinilen makamların ciddiyeti ve kurumsallığı yok sayılıp tam aksine şirinleştirme ve kurumları birey diline indirme çabası görülmektedir.
Sakarya özelinde birçok milletvekili ve kurumun hesapları bu şekilde şirinleştirme çabasının bulunması ve temsil ettikleri kurum ve kavramların ciddiyetinin düşürülmesine şahit olmaktayız. Bazı milletvekillerinin ise mesnetsiz bilgi paylaşımları ise kendi mevkilerini ve temsil ettikleri değerleri zedelemektedir. Bu bizleri temsil mevkiinde olan insanlara dahi bilgi paylaşımı konusunda duyduğumuz güvenin azalmasına dolayısıyla temsil makamının önemini yitirmesine sebep olur. Kişilerin ve kurumların tabi ki kendi istedikleri gibi hareket etme hakları bulunmaktadır. Fakat temsil ettikleri mevkilerle ve kurumlarla remz haline gelmiş insanların buna hakları yoktur. Mevki sahipleri gelip geçici iken makamlar kalıcıdır. Bu sebeple devlet organları veyahut devleti temsil makamında olanların temsil ettikleri kadim kavramın esas ve usullerine göre davranma zorunluluğu bulunmaktadır.
Halkın dili dedikleri şey çok sayıda insanın razı oldukları hatalardan müteşekkildir. Dünyanın hiçbir yerinde halk dili fasih ve sarih değildir. Fesahat ve sarahate dilin kaynağına gösterilen sadakat sayesinde yani eğitim ve öğrenimle erişilir. Popüler kültür bir bataklıktır. İnsanlık her çağda ve her bölgede haysiyetini bu bataklıktan kurtularak korumaya çalışmıştır. Neyin olursa olsun iyisini, güzelini, doğrusunu isteyen kişi popüler kültürden ayrılmış, yüksek kültürü mümkün kılan alanı genişletmiş olur. [1]
Bu vesile ile bu öz bilince sahip olduğunu düşündüğümüz şehrimizin yöneticileri kimliğini taşıyan; Sayın Levent Bülbül, Sayın Recep Uncuoğlu, Sayın Mustafa Ak, Sayın Fevzi Kılıç başta olmak üzere Serdivan ve Erenler Belediyesi kurumsal hesap yöneticilerine teşekkür eder bu davranış biçiminin örnek teşkil etmesini dileriz.
Yazar: Çağatay Tunçat
[1] İsmet özel