Unutma! Farkında olduğun kadar güçlüsün.
Türk Dil Kurumu ‘farkındalık’ kelimesini ‘farkında olma durumu’ olarak açıklamaktadır. Peki, neyin farkında olma durumudur farkındalık? Olmayan bir şeyin farkındalığı olamayacağından, her şeyden evvel farkındalığına ihtiyaç duyulan bir olayın, nesnenin, ilişkinin veya daha kapsayıcı mahiyette bir şeyin olması icap eder. Hemen bu noktada zihnimizde şu soru canlanabilir: Bir şey mevcut olduğu halde farkında olunmayabilir mi? Maalesef evet. Zaten farkındalık tam da bu noktada anlam kazanmaktadır. Zira farkında olma hali, bilinçli bir haldir ya da bir bilinç halidir. Aklî melekeleri kullanmak suretiyle olayları, nesneleri, şeyleri görünen yüzlerinin yanı sıra görünmeyen yüzleriyle anlamlandırabilme yetisidir. Çoğunluğun belli bir anlam yüklediği bir olayın ya da kurumun hakikatte anlamının herkesin yüklediği gibi olup-olmadığı hususunda zihnin ve gönlün tabir-i caizse karıncalanmasıdır.
Meseleye açıklık getirebilmek bakımından bir misal üzerinden yürümek yerinde olacaktır. Öncelikle yerkürede yaşayan insanların hatırı sayılır bir kısmının iltifat ettiği ve bir spor dalı olan futbol ve taraftarlığı olgusuna göz atalım. Düz bir bakış açısıyla bakanlara göre spora/futbola olan muhabbet, hafta sonlarının (şimdi hafta içi de) neşeyle geçirilmesine vesile olan bir oyun/meşgaledir, futbol ve taraftarlık olgusu. Ne var ki, hakikat bundan çok öte bir şeydir. Ancak farkında olmak lüzumu vardır. Dünyanın en çok taraftarı olan 10 futbol kulübünün toplam taraftar sayısı 1 milyar 309 milyon kişiyi buluyor.[1] İrili ufaklı diğer futbol kulüplerine olan taraftarlık bağı hesaba katıldığında bu rakamın dünya nüfusunun yarısına ulaştığı tespiti kesinlikle bir abartı değildir. Günümüzde futbol ve futbol tutkunluğu, sportif bir faaliyetten çok küresel bir endüstriye dönüş/türül/müştür. Brand Finance’ın 2015 yılında yaptığı araştırmada küresel futbol endüstrisinin parasal hacminin 13,4 milyar dolar olduğu ve bu endüstrinin liderliğinin İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya, Fransa gibi ülkeler tarafından yapıldığı ortaya konmuştur.[2] Bununla birlikte elektronik ortamda geliştirilen oyun sektörünün parasal hacminin, sinema sektörünün merkezi sayılan Hollywood endüstrisini sollayarak 70 milyar doları geçtiği ve bunun içerisinde oluşturulan e-spor platformunun ise ciddi bir yer teşkil ettiği belirtilmektedir.[3]
Futbol endüstrisine ilişkin yukarıdaki bilgilere ilave bilgiler verilebilir, ama hacet yok. Bu kadarı maksadımızı açıklamak için yeterli. Şimdi şu sorulacaktır: Ne var ki bu bilgilerde, ne kadar güzel insanlar eğleniyorlar, ciddi bir ekonomik katma değer üretiliyor ve endüstri olarak tanımlanmış bu sektörde yüzbinlerce belki de milyonlarca kişi istihdam ediliyor. Peki, düz bir bakış açısıyla/farkında olmaksızın cazip gibi gözüken bu yapının götürüleri nedir diye hiç düşündük mü? Farkında olmak için düşünmemiz ve sağduyulu bir şekilde araştırmamız ve ona göre bu mesele karşısında konumumuzu ve tavrımızı belirlememiz gerekmez mi? Yoksa aman böyle gelmiş böyle gider mi demek lazım?
Dünya Bankası’nın 2017 yılı verilerinde dünyada ortalama insan ömrünün kadınlarda 74 erkeklerde 70 yıl olduğu ortaya kondu. 20 yaşında bir takımın taraftarlığını tercih eden bir erkek, 50 yıl boyunca takımının maçlarını takip etmiş olsa (bir sezonda ortalama 34 hafta) toplam ömrünün 106,25 gününü[4] bu maçların takibine ayırmış olmaktadır. Evet, yanlış okumadınız tam 106,25 gün. Sadece bu kadarla da yetinilmez. Aktif maç takibinin yanında başka meşguliyetler de geliş/tiril/ir. Maçlar oynanmadan önce ve maçlar oynandıktan sonra saatlerce süren yorumlara/değerlendirmelere, liglere ara verildiği dönemde takımların durumlarına, yönetici ve çalıştırıcı değişikliklerine, satılan ve satın alınan futbolculara ve bunlara ilişkin haberlere belki on katı belki yirmi katı zaman ayrılır. Bu uğurda harcanan para mı? Onun hesabı kimsenin gözüne bile gelmez. Ancak yukarıda zikredilen rakamlar bu sektörde dönen paranın ne denli büyük olduğunun göstergesidir ve bu paranın esas kaynağı da çoğunluğunu orta ve düşük gelir gruplarına mensup olan taraftarlar oluşturmaktadır.
Farkında olunduğunda, diğer bir tabirle farkındalık geliştirildiğinde yerkürede futbol ve taraftarlığının esasında bir oyun olmaktan çok insanları uyutmak için kullanılan bir araç olduğu anlaşılacaktır. Tıpkı “Kurbağa Haşlama Tekniği” adı verilen uyuşturma tekniğinde olduğu gibi. Kurbağa, haşlanmak üzere içi kaynar su dolu bir kazana atıldığında refleks göstererek kazandan sıçrayarak kaçar. Oysaki altında ateş yanan içi soğuk su dolu bir kazana atıldığında orada yüzmeye başlar, suyun ısısı yavaş yavaş arttığından kurbağa haşlandığının farkına hiç varmaz ve bir süre sonra ise tamamen haşlanır. Futbol ve taraftarlığının insan ve toplum hayatında bu manada bir uyuşturucu tesiri yaptığının en güzel kanıtlarından bir tanesi A. O. Salazar’ın Portekiz’i uzun süre diktatörlükle yönetme becerisidir. Kendisine, Portekiz’i bu kadar uzun süre nasıl yönettiği sorulduğunda, “Ben Portekiz’i 36 yıl boyunca 3F ile yönettim.” cevabını verdiği rivayet olunur. Burada 3F ile kastedilen Fado (arabeske benzeri bir müzik türü), Fiesta (eğlence, şenlik) ve Futbol (futbol ve taraftarlığı)’dur.[5] Bu dönemde diktatoryal yönetimiyle dikkat çeken bir diğer şahıs İspanyol devlet adamı F. Franco’dur. Futbolun insanları uyuşturduğunu ifade etmesi bakımından stadyumlara ‘uyku tulumu” benzetmesi yapmış ve uzun süren diktatörlük dönemini, “Ben bu halkı 150 bin kişilik beşiklerde uyuttum.” sözüyle temellendirmiştir.[6]
Bu bilgilerden sonra meselenin özüne gelecek olursak farkındalıkla yani bir bilinç dâhilinde olayları, olguları ve nesneleri değerlendirebilirsek üzerimizde oynanan oyunların gerçek yüzünü görebiliriz. Bu durumda da gerçek gücümüzü keşfetmiş ve kendimiz olmuş oluruz.
Ey insan! Böylesine bir tuzağa düşerek, en önemli kıymetin olan zamanını, paranı, enerjini, heyecanını, hepsinden de mühimi milletin namına taşıdığın cevheri heba etmemen için spor/futbol tutkusu adı altında sana yutturulmaya çalışılan zokayı yutmamalısın. Unutma! Farkında olduğun kadar güçlüsün.
[1] 2015 yılına ait bir bilgiye göre dünyada en çok taraftar sayısına sahip olan 10 takım sondan başa şu şekilde sıralanmaktadır: Juventus 20 milyon, Bayern Münih 24 milyon, İnter 49 milyon, Liverpool 71 milyon, Milan 99 milyon, Arsenal 113 milyon, Chelsea 135 milyon, Real Madrid 175 milyon, Barcelona 270 milyon, Manchester United 354 milyon, Bakınız Dünya’da En Çok Taraftar Sayısına Sahip Olan 10 Takım, https://www.90min.com/tr/posts/2626877-dunya-da-en-cok-taraftar-sayisina-sahip-olan-10-takim, Erişim Tarihi:16.08.2016.
[2] 13,4 milyar dolarlık futbol endüstrisinin bölüşümü şu şekildedir: 1.İngiltere (%46-6.129 milyon dolar), 2. Almanya (%16-2.208 milyon dolar), 3. İspanya (%15-1.984 dolar), 4. İtalya (%9-1.172 milyon dolar), 5. Fransa (%7-983 milyon dolar), 6. Türkiye (%2-297 milyon dolar), 7. Hollanda (%2, 230 milyon dolar), 8. Brezilya (%1-173 milyon dolar), 9. İskoçya (%1-120 milyon dolar), 10. Portekiz (%1-103 milyon dolar), ayrıntılı bilgi için bakınız “Ekolig, 2015-2015/2016-2016 Sezonu Futbol Ekonomisi Raporu”, Aktifbank, https://www.aktifbank.com.tr/tr/Documents/FUTBOL-EKONOMISI-RAPORU%20.pdf, Erişim Tarihi:16.08.2019.
[3] E-oyun piyasasındaki gelişmeleri ve Türkiye piyasasına nasıl ve kim aracılığıyla girildiğinin ayrıntılı bilgisi için bakınız Şenay Büyükköşdere, 07 Şubat 2016, “Oyunda Dönen Para Hollywood’u Solladı”, https://www.aksam.com.tr/ekonomi/oyunda-donen-para-hollywoodu-solladi/haber-487773, Erişim Tarihi:17.08.2019.
[4] Bu hesaplama şu şekilde yapılmıştır: Bir futbol karşılaşmasının 90 dakika sürdüğü ve bir futbol takımının bir sezonda ortalama 34 müsabaka oynadığı düşünülürse bir sezonda/bir yılda 34×90=3060 Dakika/60=51 Saatx50 Yıl=2.550 Saat/24=106,25 Gün.
[5] Antonio de Oliveira Salazar’ın Portekiz’i idaresi hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız En Okumuş Diktatör Antonio Olivieira Salazar, https://www.tarihkomplo.com/2015/03/en-okumus-diktator-antonio-olivieira.html, Erişim Tarihi:17.08.2019; Bu konuda Kerem Doksat 3 F’yi, “Fado (Yoz, Arabesk Müzik), Fiesta (Eğlence), Futbol; faşist diktatörlerin rejimlerini meşrulaştırmak amacıyla halkı uyuşturmak için kullandıkları formüldür” şeklinde yorumlamaktadır. Kerem Doksat, “Futbol, Fado, Fiesta/Geri Kalmış Bir Ülkeyi Yönetme Formülü” , https://www.ozelburoistihbarat.com/gundem-analizi/gundem-analizi-prof-m-kerem-doksat-futbol-fado-fiesta-geri-kalmis-b-1955, Erişim Tarihi:17.08.2019.
[6] Francisco Franco yönetiminin içeriğini daha yakından anlamak ve bugün dünyanın iki dev futbol kulübü olarak bilinen Real Madrid ve Barcelona futbol kulüplerinin kuruluş gerçeklerinin farkına varmak için bakınız 3F’ci Diktatör Fırıldak Franko, (15.06.2005), https://www.turkiyegazetesi.com.tr/Genel/a250105.aspx, Erişim Tarihi:17.08.2019; Müslüm Gülhan, (06.04.2012), Salazar’ın 3F Kuralı-Fado,Fiesta,Futbol- Yönetme Biçimi, http://internetbudur.blogspot.com/2012/04/salazarn-3f-kural-fado-fiesta-futbol.html, Erişim Tarihi:17.08.2019.