–
Yine zor olanı tercih ettin Engin abi, her şeyin güllük gülistanlık olduğu, şehrin her geçen gün değerine değer kattığı bu günlerde sen bu pazarın dikeni oldun. Herkes gül gibi bakarken, sen diken oldun battın. Herkes rıza duası alırken, sen şehrini ve ülkeni zor durumda bıraktın. Hâlâ görmemekte ısrar ediyor, treni kaçırıyorsun, uçağı zaten kaçırmıştın… Ne diye yoldan, otoyoldan, raylardan bahsedersin, bu çiçek pazarı hepimize yeter de artar, daha ne olsun Engin abi. Trene binenlerin el üstünde değil avuç içinde tutulduğu şu zaman dilimi hakkında konuşup duruyorsun, ne diye çiçekçideki bir diken olmaya rıza gösteriyorsun hâlâ anlamadık. Çiçekçi dükkânında yalnızca bir çiçek olsaydın, ellerin patlardı alkışlamaktan, uçağı kaçırmaz, trenlerden tren, vagonlardan vagon beğenirdin. Sen hiçbirini beğenmedin. Gittin komşunun trenine göz diktin. Fildişi kulelerinden mi bakıyorsun bu şehre? Oradan inersen, keçi kulesinden bakabilirsin belki. Sen Ali Baba’nın çiftliği mi sanıyorsun bu şehri, çık oradan, manda çiftliğinde sütünü eksik etmeyeceklerdir.
Çok uzadı bu ironi Engin abi, kimseyi sıkma lüksümüz yok bu zamanda. İnsanların canı zaten yeterince sıkkın bir de biz uzatmayalım. Ama bilsinler ki, senin yalnızlığında biz çok kalabalığız. Biz %0,2’yiz!
Bu yazıyı bir şarkıyla bitirelim abi, Candan Erçetin’in Elbette’si… Sözlerini bilir misin?
Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım
Elbette daldan dala konup sonra uçacağım
Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım
Sen bazen çiçek açıp solarsın, bazen diken olup batarsın, ancak daldan dala konmak, hızla dönüp durmak onlara yakışır!