Yazar: Kadir Korkut
Bayraklarla yaprakarın birlikte açtığı bir şehir burası. Renklerinde Zerrin Hanım’ın yeşilini, çınarların, söğütlerin yeşilini taşıyan; siyahına depremlerin ve kazaların karışacağını bilmeden onun kıdemli ağırlığına aldanmış bir şehir. Bu kentte olsa da büyük depremler, başımıza gelse de büyük bir kaza, sende yaşamaya devam ediyoruz diye bağıranlarla dolusun. Öyle değil mi ya, ecelimiz de sana gelecek. Toprağımız da toprağından, mezarımız da. Tarlalarımız, okul bahçeleri: 23 Nisan. Kuş sesleriyle dolu haritan.
Bu sefer başka bir yazı yazmam gerekecek dedim kendime, bu yazı bir başka karşıladım. Böyle bir yazıyı en son 2006 senesinde yazmıştım Tatangalar dergisi için. ‘’Bir Futbol Kentinin Şampiyonluk Öyküsü’’ydü adı. Tuşlara ne kadar hevesle basıyordum, bilgisayarım yeniydi, hava güzeldi, yine her yer yemyeşildi. Önder Deniz Kolgu kalmış aklımda, Marcel Mbayo, Taner Demirbaş. Altay’ı ne yapmıştık öyle. O zaman üstelik, Süper Lig’e yükselmiştik Ankara’dan.
Çok sürmedi bahtımız. Aşağılara doğru inişimiz başladı hemen sonra. Arada baş kaldırsak da soluğumuz kısalmıştı. 2014 senesinde Sakaryaspor amatör kümeye düşmek üzereydi artık. İlhan Cavcav’ın Hacettepe’si son maçta Adapazarı’nda bize yumuşak yaklaşmasa, belki de bir ilk yaşanacaktı. Her şerde bir hayır vardır denir ya, büyük ihtimalle o maçta şehir aklını tekrar topladı ve hemen akabinde üst sıraları zorlayan takımlarla; 2017’de İsmail Gürses ve 2022’de Cumhur Genç başkanlığında yaşanan iki şampiyonlukla camia kendi alışık olduğu lige tekrar ayak bastı. Bu sekiz yılın içinde geçen play-off senelerini buraya almıyorum. Çünkü artık bu yazı bir başka.
Bu günleri anlamlı yapan esas unsursa Sakaryaspor’un bu sportif noktaya, isminin başına bir ‘’Yeni’’ ifadesi koymadan, kendini sonlandırmadan, Ethem Boran’ın takım elbisesi içinde varmış olmasıdır. Halen o toplantı geçerli, halen Uzun Çarşı, halen esnaflar, terziler, mefruşatçılar Sakaryaspor’un kurucuları. Sakaryaspor bir holding takımı değil, olmamalıdır. Kendi gücünden büyüyen bir halk takımı olmanın neşesiyle, kalabalığıyla yola devam ediyor olmak geleceğe dair elbette inancımızı pekiştiriyor. Bir de bu başarının yanına kurumsal kimlik ve oyuncu yetiştiren bir altyapı konulursa, kuruluşun amacına tekrar yaklaşılacaktır.
Hafızam beni yanıltmıyorsa en son 98’in yazında Bursaspor, Kocaelispor ve Sakaryaspor’un hazırlık turnuvasında ve sonrasında Süper Lig’de birbirine rakip olmasından bu yana ‘’üç yeşil komşu’’, aynı anda bir ligi paylaşamadı. Bursaspor ve Kocaelispor’un da PTT 1. Lig’de kalmasıyla birlikte önümüzdeki yıl bu ligin reytinginde, Passolig satışında büyük bir artış yaşanacağını söylemek hiç de abartılı olmaz. İşte böyle. Hangi fikre uzansak yeni bir heyecan paragrafı başlatıyor bize.
Şehirde şöyle dolaşıyorum da sokaklar bayraklarla, pankartlarla taşıyor. Berberler, saatçiler yeşil posterlerini asmış camlarına, o kadro gururla gülümsüyor formanın içinde. Karşıdan gelen beş kişiden üçünde Sakaryaspor’u hatırlatacak bir renk, bir kumaş tercihi var. Galiba burada yazla bahar arasında yeni bir mevsim başlıyor. Adını bu şehirde yaşayanların bulabileceği, kokusu buraya has bir mevsim. Sonra erikler, sonra yaz ağırlığı, sonra anlamsız bir boşluk: Senin sahaya çıkmadığın günler. Bizi fazla bekletme.
1 yorum