Metin Aşoğlu sergisi üzerine.
Sanat merkezlerinin nasıl bir boşluğu doldurduğuna dair bir takım matematiksel hesaplar yapmayı lüzumlu görmüyorum. Sanatın ölçülebilirliği tartışmaya açık bir konu olsa da, sanat; zevke, estetiğe, keyfiyete, bireye ve topluma bakan yönüyle rakamlarla ifade edilebilecek bir ölçüte sahip değil. Sanat icra edenler içlerinde yankı bulan güzel ve zarif duyguları çeşitli sanat dallarında yansıtırlar ve bunu yaparken nicel bir kaygı gütmezler. Önemli olan bir üslup yakalamak ve bu üslubu en güzel şekilde ifade edebilmektir.
Sanatçısı olan şehirler bir bakıma sanattan mahrum şehirlere oranla her zaman daha şanslıdır. Sanatçı şehri besler, şehrin hengâmesinden insanı farklı bir mecraya çeker. Herkesin baktığı yerden bakmaz şehre. Onun penceresi hem içeride hem dışarıdadır. Üreterek katılır topluma ve üreterek katar toplumu kendine.
Sakarya bu açıdan eksikleriyle de olsa şanslı şehirlerden biridir diyebiliriz. İbrahim Zaman, Hüsnü Gürsel, Saim Özel, Metin Aşoğlu, Ziya Taşkent, gibi yerel ve ulusal çapta bilinen isimler, aynı zamanda Sakarya Üniversitesi’nden Orhan Altuğ, Şive Neşe Baydar, Kadriye Didem Atiş, Mesude Hülya Doğru, Rasim Soylu, Suzan Orhan, Songül Ergün, Emsele Bal gibi kıymetli akademisyenler şehirde önemli bir boşluğu dolduruyor. Bu isimlerin çoğu şehrin sergi salonları olan Ofis Sanat Merkezi, Sakarya Sanat Galerisi ve SATSO fuayesinde kendilerine ait sergiler açtılar. Bazıları şehirde farklı mecralarda atölye eğitimleri veriyor. Şehir insanları olarak bu değerleri sıkı takip etmeliyiz. Aralarından vefat edenleri de hayırla anlamlı, ürettikleri sanata değer vermeliyiz.
Son zamanlarda beni heyecanlandıran işlerden biri de Metin Aşoğlu’nun alüminyum ve metal sanayi atıklarıyla hazırlamış olduğu yeni sergi oldu. Ocak 2020’de önce SATSO’da, daha sonra Ağustos 2020’de Ofis Sanat Merkezi’nde ziyarete açıldı bu sergi. 11 Ekim’e kadar Sergi Ofis Sanat Merkezi’nde ziyarete açık olacak. Aşoğlu’nun sergiye dair şu ifadeleri kullanmıştı, “Endüstride atık sayılan en ufak demir tozlarının bile burada bir sanata dönüştüğünü göreceğiz. Umuyorum bu sergi atıklar konusunda herkese farkındalık yaratacaktır.”
Bir fırsat bulup sergiyi ziyaret ettim. Fakat ilginçtir ki şehre değer katan Ofis Sanat Merkezi sergi salonu artık bir Halı Dokuma Atölyesi’ne dönüştürülmüş. Yurt dışında, il dışında ve ilimizde birçok sergiyi ziyaret etme fırsatı buldum. Şehrime döndüğümde ve şehirden çıktığımda en övünç duyduğum şeylerden biri sergi salonlarına ve sanat galerilerine sahip oluşumuzdu. Şehirli insanlar olarak böyle alanlara sahip olmak önemli bir kazanım bizler için. Fakat sergi izlemek için gittiğim böylesine özel bir mekanın halı dokuma makineleriyle tıka basa doldurulması beni hayrete düşürdü. İlk olarak şehirde istenmeyen devlet tiyatroları, daha sonra kapatılan sanat ihtisas atölyeleri, pasifize edilmiş sanat galerilerinin ardından şimdi de sanatı sanatla dövmek kisvesi altında bir sergi salonunun yok edilmesiyle karşılaşmak beni yeterince kırdı.
Bu uygulamaları ve bu kararları kim ne amaçla yapıyor bilmiyorum. Sanat yazıları yazmaya başladığım bu köşede Metin Aşoğlu’nun yaratıcılığına ve sanatına dair yazmak istemiştim. Fakat bu uygulamalar sanatla hayat bulan ben için bir hayal kırıklığı yarattı. Siyaset ve futbol kadar önemi olmayan sanat için bir şeyler yazmak hayli zor olsa gerek. Ancak bu keyfi uygulamaların şehrimize ne kattığını sorgulamak sanatın bana verdiği vicdani bir sorumluluk olacak. Halı dokuma sanatının ne kadar mühim olduğunu ve halı müzelerini hayranlıkla gezen biri için ne ifade ettiğini uzunca anlatmayacağım. Fakat dediğim gibi, sanatı sanatla dövmek isteyen ve keyfi uygulamalarıyla şehirde oluşturulan sanat havasını zedeleyenlere karşı bir şeyler yazmayı kendime vazife addediyorum. Şehrin sanatçılarını, sanat dostlarını öncelikle Metin Aşoğlu sergisine yapılan saygısızlığa, daha sonra sanat atölyelerinin ve sanat merkezlerinin yok edilmesine karşı tepki göstermeye davet ediyorum.
Her şeyden uzaklaşıp sanatçının atıklarla ortaya koyduğu bu çalışmaya sonsuz saygılarımı sunuyorum. Metin Aşoğlu gibi değerlerimize daima vefa göstermeliyiz.
Yazar: Aslı Gencer