Yalnızlık “ötekilere” bir mesajdır.
Yalnız kalmak tercihtir, tek kalmak ise çoğu zaman davranış biçimlerimizin sonucudur. Kişi kendini yalnızlıkla öteki şeylerden soyutlayabilir. Belli başlı yorgunluklara, haklı kırgınlıklara karşı yalnız kalarak bir duruş tercih edebilir. Bu durum oldukça etiktir. Fakat tek başına kalmak bir sebep-sonuç ilişkisine bağlıdır. Düşünmeden, inciterek, ayaklarımız yere basmadan ve acemice yaptığımız her davranış bizi tek başımıza kalmaya mahkum edebilir. Hatalardaki ısrarımız nedeniyle bu sefer dostlarımız kendini bizden soyutlamaya başlar, toplumdaki itibarımız yavaş yavaş zedelenir. “İtimat” kaybettiğimiz kavramlar arasında yerini almıştır.
Yalnızlık “ötekilere” bir mesajdır. Sizin durduğunuz yerden rahatsız oldum, ben gidiyorum demekle eşdeğer bir özelliğe sahiptir. Tek başına kalmasın diye mücadele ettiklerinizin, kendi iyiliğini düşünmeden ısrarla hatalara gark olduğu bir zamanda, artık yalnızlığa yol almak kaçınılmazdır. Yalnızlık bir bakıma çok kalabalıktır. Yalnızlar kervanı uzundur. Yalnızlar sessiz yığınlardır ve birbirini bulurlar. Olan biteni bir pencereden yalnızca gözleriyle takip ederler. Yorgun bakışlarında “elinden geleni yapıp çekilmenin” haklı gururu da vardır.
Tek başına olanlar yine tek başına olanları bulur. Birbirlerini çok kalabalık olduklarına inandırırlar. İdeal söylemlerde bulunup, pratikte ve ellerine geçen ilk fırsatta etrafındakileri ezmek için mücadele içine girerler. Dava nutukları, ahlaki öğretiler dillerinin parlayan yıldızlarıdır. Ancak onlar kendilerinden başka herkesi karanlığa layık görürler. Kendi yaptıklarının doğruluğuna öylesine iman ederler ki, yalnızlar kervanını hedeflerine alırlar ve kendi hasletlerini etiket yapıp kervanın üzerine yapıştırıp dururlar.
Bunlar çoğu zaman yetersizdir. Yetersizliklerinin farkında değil, aksine kıt kanaat ellerinde var olanları “en değerli” sanırlar. Düzeltici olduklarını iddia eder, her girdiği işi eğri bırakırlar. Bir bakmışsınız, ortalıkta yoklar. Ve gün gelir, tek başınalığa teşne olanların yıktığı tüm değerlerin acısını yine yalnızlar yüreklerinde hisseder. Yalnızların payına bu yüzden hep yorgunluk düşer.
Yalnızlar çoğu zaman, zaman üstü düşünürler, kısa günün kârına talip değildirler. Kanaat, itibar, onur ve insan kazanmak ve bunları korumak onların şiarıdır. Yalnızlıkla büyüttükleri mahfillerinden doğruyu söyler, doğrunun peşinde yaşar ve doğrulardan taviz vermezler. Bunların dönemsel kaygıları asla yoktur. Oysa tek başınalık dönemsel kaygılar içerir. Bir zaman sıkışıklığı içinde hınç dolarlar. Ve kırıp dökmeye devam ederler.
Yalnızlar yapar, tek başınalar yıkar. Yalnızlar yürür, tek başınalar durdurmak ister. Yalnızlar konuşur, tek başınalar susturmak ister. Yalnızlar yaşatmak ister, tek başınalar yok etmek… O yüzden yalnızlık başka, tek başınalık bambaşkadır Engin Abi…
Yalnızlığına sonsuz saygıyla…