Görünmenin hazzı üzerine.
Aşırı enformasyon ve aşırı iletişim hakikat eksikliğinin, dahası varlık eksikliğinin belirtisidir diyor Byung-Chul Han. Halk dilindeki izdüşümü, “her şeyin fazlası zarar” söylemi olarak düşünülebilir. Göstermenin ve görünmenin aşırılığı göstermek ve görünmek hazzı dışında olan herkesi boğar. İnsanlara, bir mekanda veya bir şehirde boşluklar bırakmayıp, her noktayı algıya kurban etmeye kalkmak, teveccühü kurban etmekle eşdeğerdir. Pornografinin bir başka türü olan bu açmazla ortaya konan “tanıtım” çalışması yerini usanca bırakır. Muhatabına hiçbir türlü arama, sorgulama, araştırma ve bakabilme fırsatı sunmayan reklamcılık, kısa süre içerisinde teşhirciliğe dönüşür. Yürütülen başarılı çalışmalar, saygı duyulan birey artık sergilenen aşırılık nedeniyle ağırlığını ve değerini yitirir.
Toplumların en çıkmaza girdiği dönemler, aşırılıkların sorgulanmadığı veya bunları sorgulayacak insanların toplumdan el ayak çektiği dönemlerdir.
Böyle dönemlerde kendine konuşma hakkı bulan sinik ve asosyal bireyler her türlü aşırılığa aşırılık katar, olan biteni kısa süre içerisinde kanıksarlar. Kendilerine oluşturdukları çemberin dışına “hapsettikleri” herkesle savaşmayı tercih ederler. Erdemli olanın sorgulanan, eleştirilen, düzeltici tavır olduğuna hiçbir zaman inanmazlar. Bunun için daima koruyucu kılıflar uydurarak, kendilerini, diğer bireyleri ve ait oldukları grupları komplo teorileriyle diri tutmaya çalışırlar. Aşırılığı taçlandıracak söylemlerle oyalanıp dururlar. Ancak toplumların erdemle ayakta durduğunu, şehirlerin de bir erdemi olduğunu hiç düşünemezler.
Kime ne şehrin erdeminden deyip bir köşeye mi çekilmeliyiz? Asla. Bir şehrin popülizme ve algıya kurban edilmesine müsaade etmeyeceğiz. Ardı arkası kesilmeyen tiyatrolara işaret etmekle suçlanmak bize acı vermiyor. Ayasofya tılsımıyla tekrar “ibadete açılan” Orhan Camii birilerine şov hakkı verse de, bize aidiyet duygusu veriyor. En başından beri, yaptığımız eleştiri, tenkit ve tavsiyelere değer biçilseydi, aşırılıklar biraz olsun törpülenebilirdi. Ancak görünme hazzı “hakikatten” ağır basıyor. Hakikati, görünmeye feda edenler, eksilirler de, bilmezler.
Bu kadar tahlil okuyucuyu boğar, bunca tarif tahrife yol açar inancıyla buradan uzaklaşalım. Kavgacı, nobran veya hakim değiliz. Kendimize ayrılan köşelerde “ahlak” pazarlamaktan imtina ediyoruz. Her yazımızı basit usul “operasyonel” zekasıyla okuyanlara anlatacak çok bir şeyimiz yok. Sitelerine ve gazetelerine “sepete ekle” kurulumu yapanların büyük imtiyazlar kazandığı bu zamanlarda bizim dediğimizin ne kıymeti harbiyesi var? Bu soruyu ara ara birbirimize sorup “kıymeti kendinden menkul” deyip işin içinden sıyrılıyoruz.