Bizim modern dünyada kolektif hafıza adını verdiğimiz bu kavramı bizim dünyamızda ise âlimler inşa eder ve yaşatırlar.
Bir önceki inceleme yazımızda şehir ile mabed ilişkisini ele alarak şehrimiz özelinde yeni bir düşünce biçimine olanak sağlamak istemiştik. Şehir kavramını oluşturan ögeleri yakından inceleyerek unutulmaya yüz tutmuş kadim şehir anlayışımızı tekrar gündeme getirerek içerisinde yaşadığımız mekâna katkımızı sunduk. Kadim şehir anlayışımızı oluşturan bir diğer ögemiz olan Âlimler sınıfının şehir kavramı ile olan bağını incelemek adına bu inceleme yazılarımızın bir devamı olarak bu sefer ki konumuzun Şehir ve Âlim olmasına karar verdik.
İncelemeye Efendimizin sözü ile başlamak konunun ehemmiyetinin daha iyi anlaşılmasına vesile olacaktır. Âlimler peygamberlerin varisleridir.
İnsanın şehri yani cité’yi oluşturmasıyla şehir olgusu mabed etrafında şekillenir ve mabedi merkeze alan şehir yapısı, içinde yaşayan insanın bellek ihtiyacını karşılar. Bu bellek ihtiyacı ise kendi medeniyetimizde mabed kavramına verdiğimiz tanım olan türbe ve cami etrafında şekillenir. Tam bu noktada türbe den kastımız bize biz gibi yaşamayı öğreten o yüce şahsiyetlerin hatıraları ve yaşayışlarıdır. Bizler herhangi bir İstanbul gezimizde dikkat ederseniz camilere değil türbelere gideriz. Fatih türbesi için Fatih camiine, Eyüp el-Ensari Hz.leri için Eyüp camiine gideriz. Tüm bu yaşayış biçimi bizde bir kolektif hafıza oluşturur. Bir anlamda şehir geliştikçe ve tarihin etkisiyle bir bakıma “toz” landıkça “Halbwachs’ın kolektif hafıza” kavramı meydana gelir. Halbwachs kolektif hafızayı şöyle açıklıyor; “Kolektif hafıza içeriden görülen gruptur… O, [kolektif hafıza] gruba zamanla ortaya çıkan bir oto portre sağlamaktadır; çünkü kolektif hafıza geçmişin bir imajıdır ve grubun kendini toplam imajlar dizisiyle tanımasına imkânsızlaşmaktadır” Bu durumda bir gruba bağlı olan bireyleri ortak hareket etmeye iten şey de onların geçmişlerinin ortak imajına, diğer bir ifadeyle “kolektif hafıza” ya dayanacaktır.
Bizim modern dünyada kolektif hafıza adını verdiğimiz bu kavramı bizim dünyamızda ise âlimler inşa eder ve yaşatırlar. Onlar bize Efendimizin mirası olan yaşayış biçimini bir nüve olarak göstermek amacı ile doğarlar, yaşarlar ve o yaşama biçiminin gerektirdiği gibi de ölürler. Bizler ise o yaşama biçimini unutmamak adına onlara türbeler yapar ve ziyaretlerine gideriz. Tüm bu etkileşimler bize şehrimizde atadan kalan kültür mirasını günümüze taşır ve böylece bir millet olarak tarihin içerisinde yer alırız.
Şehrimizin hemen hemen her ilçesinde tarihten beri birçok âlim yaşamıştır. Sakar Baba, Sarı Dede, Salman Dede gibi birçok zamanında halk tarafından bu coğrafyanın âlimleri olarak tanımlanmıştır. Eyüp el-Ensari Hazretlerinin amcası olarak bilinen Osman Bin Zeyd Hazretleri Emirdağ Kabristanlığında meftundur.
Günümüzde ise şehirde Âlimlik sıfatını karşılayabilecek ve Şehir kültürünün oluşmasını sağlayacak parçalardan biri olan bu görevi ifa etmek geleneksel örneklere göre farklılaşmıştır. Zamanımızda bu görevin kamusal alanını üniversite devralmışken sivil toplum içerisinde ki kısmı ise şehirde yaşayan saygın, ilim sahibi insanlar devralmıştır. Üniversiteler modern iletişim araçları üzerinden şehrin yazılı kültürünü oluşturması gerekirken, sivil alanda âlim şahsiyetler şifahi kültürü insanlar arasında oluştururlar. Üniversite kamusal alanda bir bellek oluşturmuş; kişi, kurum ve kuruluşların yazılı tarihi devamlılığın ve kurumsallığın devamı için yazılı olarak şehrin kullanımına sunulmalı, şehrin hafızası araştırmalar ve yayınlar şeklinde oluşturulmalıdır.
Şifahi kültürde ise bizlere satırlardan değil sadırdan şifa veren ve o kutlu yaşam belleğini canlı olarak bizlere sunan âlim ve saygın şahsiyetlerdir. Efendimizin bir hadisinde belirttiği gibi: “Birlikte oturduğunuz dostlarınızın en hayırlısı, görünüşüyle size Allah’ı hatırlatan, sohbetiyle sizin güzel amellerinizi arttıran, salih ameliyle/güzel fiil ve davranışlarıyla size ahireti hatırlatan kimsedir’’
Şehir özelinde bizler son dönemdeki bu gibi şahsiyetlere bazı örnekler verebiliriz; Ahmet Tomor, Selahattin Şimşek, Selim Gündüzalp, Sadık Canlı, Şaban Üstüner gibi… Bu isimler şehirle önemli ölçüde ünsiyet kuran, şehir kimliğini diri tutan ve şehre karışan isimlerdir.
Hülasa Şehrin kültürünü oluşturan ögelerden biri olan âlim vasfının dünü ve bugününü inceledik. Mabed ve Âlim bağıntısının oluşturduğu belleğin bizlere yaşamın devamlılığını sağladığını varsayar isek yaşadığımız modern zamanlar için de bu öğelerin devamlılığını sağlayarak bugünkü izdüşümlerini bulmalı ve onlara ilgimizi artırmalıyız.
Yazar: Çağatay Tunçat