Tam donanımlı ve nitelikli bir Deprem Müzesi millet bahçesinin içerisinde yer alamaz mı?
Sakarya’nın deprem bölgesi olarak en riskli hat üzerinde olduğunu 7’den 70’e herkes bilir. Kimileri bu gerçeği en son 99 depreminde yaşamıştır, yaşamayanlar da yaşayanlardan mutlaka işitmiştir. Deprem hikâyeleri bitmez bu şehirde. Ancak bazı hikâyeler diri tutulmazsa, acı hikâyelerimiz artabilir. Deprem kültüründen uzaklaşmak, depremi unutmak bizi rehavete ve ihmallere sürükleyebilir. Çünkü her an risk altındayız ve deprem elimizi kolumuzu bağlayan afetlerin en başında geliyor diyebiliriz. Sakarya da Marmara bölgesinin içerisinde en büyük riski taşıyan illerden bir tanesidir. 17 Ağustos 1999 depreminde binlerce insanımız vefat etmiş, şehir yerle bir olmuştu. Bölgede, son 1600 yıl içinde büyüklükleri 6.8 ve daha büyük olan 41 deprem, sadece geçtiğimiz yüzyıl içinde ise büyüklüğü 6.8 ve daha büyük 8 deprem ve büyüklüğü 5.0 ve daha büyük 53 deprem meydana gelmiştir. (Murat Utkucu, Emrah Doğan)
Hâl böyleyken, depremin çabuk unutulduğuna dair genel bir kanaat oluştu diyebiliriz. Aslında depremi bize hatırlatacak ne var? Diye sorgulayabiliriz. Şüphesiz yapıların kalitesi, eğitim sisteminin içerisinde deprem bilincinin ve kültürünün anlatılması, tedbirlerin, deprem öncesi-anı ve sonrası eylem planlarının hazırlanması en elzemleridir. Ancak bir şeyi olan olgu üzerinden örneklendirmek her zaman daha tesirli olmuştur. Yakın tarihimizde 1999 Ağustos depremi bu açıdan bize apaçık bir ders niteliğindedir. Fakat biz ne yazık ki deprem hafızamızı kısa süre içerisinde yitirmiş olabiliriz. Şuan şehrimizde depremi bir hafıza olarak taşıyan tek yapı şehrin merkezinde yer alan Adapazarı Deprem Müzesidir. Yeterli mi? Veya bu müze şehre ne anlatıyor? Diye uzunca düşünmemiz lazım. Bu çerçevede, Sakarya Üniversitesi, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Büyükşehir ve İlçe Belediyeleri, AFAD, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Kızılay gibi birçok kuruma önemli vazifeler düşmektedir. Tüm bileşenler deprem gerçeğimiz için bir masa etrafında toplanmalıdır.
Öncelikle donanımlı bir deprem müzesine ihtiyaç duyuyoruz. Mevcut müze iyileştirilebelir ancak geniş bir alana yeni bir müze inşa edilmelidir. Dünyada bu alanda özellikle Çin ve Japonya’da müzeler yer almaktadır.
Çin Siçuan / Wenchuan Deprem Müzesi
Çin’in Sichuan Eyaleti’nde meydana gelen ve hayatını kaybeden yaklaşık 70.000 kişinin anısına inşa edilen deprem müzesi Tongji Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden Cai Yongjie tarafından tasarlanmış. Wenchuan Deprem Anıtı Müzesi depremden alınan referansla birbirinden kopmuş toprak parçaları ve fay hareketiyle formunu bulmuş. Geniş toprak parçalarının altındaki müze binasına erişim topoğrafyanın yarıklarından sağlanıyor. Çatıları yeşil bitki örtüsüyle örtülen müze bu yeşil çatılarıyla peyzaj ve yapı arasında bütüncül bir tasarım diline sahip. Yeşil manzaranın hakim olduğu tasarımda karşıtlığı ise, kırmızı korten çelikten üretilen cepheler sağlıyor.
Japonya Kobe Hanshin-Awaji Deprem Müzesi
Müze Hanshin-Awaji depreminin anısına 2002 yılında Japonya’nın Kobe şehrinde inşa edilmiş. İnşasında yüksek teknolojinin kullanıldığı müzenin çift kabuklu cam cephesi yıkıcı depremlere dayanıklı tasarlanmış. Bina hem müze işlevleri barındırıyor hem de deprem araştırmaları enstitüsü olarak çalışmalar yürütüyor. Müze bölümünde uygulanan “gönüllü-sakin” uygulamasıyla, gezinin bir bölümünde, bölgenin yaşı ilerlemiş ve depreme şahitlik etmiş sakinlerinden hikâyelerini dinleyebiliyorsunuz.
İzmit 17 Ağustos Deprem Anma ve Farkındalık Müzesi
Fazla uzağa gitmeyelim İzmit’te de bir Deprem müzesi bulunmaktadır. Müze, dönemin Belediye Başkanı Nevzat Doğan tarafından hizmete alınmıştır. Doğan, verdiği bir mülakatta dünyadaki önemli deprem müzelerini gezdiğini ve en çok Kobe’dekini (Hanshin-Awaji Deprem Müzesi) beğendiğini söyleyerek, “Biz bundan daha iyisini yaparız diyerek yola çıktık. Türkiye’deki depremle ilgili bütün kurum ve kuruluşların görüşleriyle burayı şekillendirdik. Burası 17 tematik adımda ve 45 dakikada gezilen bir müze. Aynı zamanda dokümantasyon ve eğitim merkezi.” İfadelerini kullanmıştı. 740 metrekarelik alanda ve yaklaşık 15 milyon liralık yatırımla hayata geçirilen müze, Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyor.
Örnekleri belirtmeye çalıştık. Şehrimizin iyi bir deprem müzesine ihtiyaç duyduğunu düşünüyoruz. Bunun için de bazı tavsiyelerde bulunmak istedik:
Yapılan millet bahçelerinin bir kısmı böyle bir müze için ayrılabilir. Wenchuan müzesi böyle bir çalışma için önemli bir alternatif. İnanıyoruz ki ülkemiz mimarlarından daha iyi çalışmalar çıkacaktır. Böyle bir müze için de şüphesiz en güzel konum millet bahçesi olacaktır.
Müzeye özel olarak şehirde üniversiteler öncülüğünde Büyükşehir ve İlçe Belediyeleri, AFAD, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Kızılay gibi kurumların paydaşı olduğu bir komisyon oluşturulmalıdır. Sakarya Üniversitesi ve Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde Naci Çağlar, Levent Gülen, Emrah Doğan, Murat Utkucu gibi çok kıymetli akademisyenler bu alanda önemli bilimsel çalışmalar yapmıştır ve yapmaktadır. Kendilerinin de yer aldığı bir istişare komisyonu faydalı olacaktır.
Böyle bir müze inşa edilirse müzenin belirli bir kısmı Deprem Araştırma Enstitüsü olarak kullanılabilir. Tüm paydaşlar bu enstitüye bütçe ayırabilir. Burada araştırmacılar önemli çalışmalar icra edebilir. Şehrin depreme karşı alacağı önlemler, verilecek eğitimler, gerek şehre gerek Türkiye’ye hatta tüm insanlığa faydalı bilimsel çalışmalar burada hayata geçirilebilir.
Bir müze nasıl olmalıdır? Sorusuna cevap aranmalı. Hem mimari hem iç donanım olarak teknik ve estetik birikim ortaya konulmalıdır. Bunun için komisyonun her paydaşına maddi ve manevi vazifeler düşmektedir.
İnanıyoruz ki böyle bir çalışma deprem kültürünü ve hafızasını diri tutacaktır. Bilinçli yetişen nesiller ihmallere yer vermeyecek, insan odaklı düşünecek ve depremlere karşı tedbirli olacaktır.