Sakarya’da fikir, estetik ve erdem üretecek mekanizmaya artık önemli ölçüde ihtiyaç duyuyoruz. Tüm üretim önceliğimiz bu çerçevede olmalı.
Hangi mesele olursa olsun doğru yerinden kavrandığı ve anlaşılmaya başlandığı vakit, en nihayetinde, hak verdiğimiz fakat açıklayamadığımız bir anlam bütünlüğü bırakır zihinlerimizde. Bu anlam bütünlüğü ise bize eylemlerimizi doğru tayin etme yetisi kazandırır. Bir insan için erdemin anlamının ne olduğu meselesi hakkında binlerce satır kaleme alınmıştır bugüne dek. Peki, Nedir bu erdem? Erdem insanların karakterlerini oluşturan ahlaki bir niteliktir. İtidal yani ölçülü olmaktır. Düşüncede itidal insana zihin berraklığı ve keskin zekâ yani hikmet kazandırır. Arzuda itidal insana iffet, öfkede itidal ise insana cesaret katar. Bu üç insani bileşim, insana adalet kavramını verir. Adalet ise bir şeyin yerli yerine konulması yani eşya ve hadiselere karşı ölçülü davranabilme yetisidir. Bu da yalnızca erdemli insanlarda gelişir.
Tabi ki bu bireysel idrak, bugünden yarına hemen oluşmuyor. Sistemleştirilmiş malumatı kılçıklarından ayırmak sabır, gerçeğe ulaşmak ise cesaret ve zaman istiyor. Duruş ancak tutarlılık ve süreklilikle oluşuyor. Ne var ki zaman rahat ve huzurlu olma zamanı değil. İçerisine doğduğumuz toprak parçasının, vatan mefhumunun bir kaderi bulunmaktadır. Bu kader de genellikle bizi ‘kendini bilmenin’ bir yolu olarak siyaset sahasına yönlendiriyor.
Peki ya siyasetin ne’si? Yerine nasılı? Yerel medyamızda yer alıyor mu?
Siyasete bir irtifa kazandırmada fikrin, estetiğin, dava sahibi olmanın katkısını soruşturmak siyaset felsefemizin başlıca meselelerinden biridir. Bugün yerel siyasetin içerisinde, fikir ve estetiğin olup olmadığı hakkında herhangi bir derdin hiçbir şekilde olmadığını gözlemlemekteyiz. Bir yerde siyasetten estetik ve fikir çekilirse toplumda kaosun her türü kolayca oluşabilir. Tarih bunun onlarca örneği ile dolu. Hâsılı tetikte olunması gereken bir husus bu…
Siyaset de şiir gibi bir alettir. Onun da, tıpkı şairinden bağımsız hırsları olan şiir gibi, siyaset adamından bağımsız olan hırsları vardır. Cahit Zarifoğlu, bu kavranılması güç noktada, erdem ve sorumluluklarını üstlenmek isteyen siyaset adamları için de örnek olacak şu enfes tespitleri yapar: “Şairler olmasaydı, şiir üzerimizden aşar, hayatı besleyemez, seliyle öldürürdü. Şair, şiirin aleti olmalı. Çekici. Birbiriyle sahiplik ve uyum düzeni içinde çalışmalı ki şiirin zararlı tortuları yeryüzüne gelmesin. Çünkü onun bünyesinde de insandaki gibi ihtiraslar var biliyorum. Şair şiirin bu ihtiraslarını arkadaş edinirse, tahtını bırakıp bir sokak kadınının arkasından giden bir kral gibi halkının başını utanca eğdirir.”[1]
Siyaseti bir alet olarak görmeyip onun ihtiraslarına kapılanların durumu da sonunda başlarını eğmek olacaktır. Başlarını da gömenler olacaktır elbet, ne de olsa unutkanlığımızla meşhuruz, bunu bilmeleri onlara daima cesaret vermiştir. Siyaset atını gemlemesi gereken kişi, fikir, estetik, ideal sahibi siyaset adamından başkası değildir. Siyaset adamı, siyaset ile tıpkı şairin şiiri ile uyum ve denge içinde olduğu gibi, uyum içinde olmalıdır.
İkincil bir problemimiz ise yaklaşık 30 senedir dünyadaki değişim ve dönüşümün varlığı, tarih sahnesinde çok nadir rastlayabileceğimiz nitelikte ki bir tanıklıktır. İnsanların dünyayı algılayış ve kavrayış modelleri 30 yıl öncesine göre bir hayli değişmiştir. Fizikî dünyanın verileri metafizik algımızı değiştirmiş, teknolojik gelişmeler ise tepki ve tavırlarımız üzerinde değişime sebep olmuştur. Hal bu durumda iken siyaset sahnesinde aktüel ile bağını kuramayacak kadar yaş almış bir zümrenin bir hayli etkin olması, siyasetin amaçlarını toplum nezdinde sukut-u hayale uğratmaktadır. Zaman algısının dairesel zeminden doğrusal( lineer) zemine doğru kayması artık yaşını almış insanların tecrübeli oldukları olgusunu da ortadan kaldırmıştır. Daha açık anlatacak olursak, 15 yaşında ki gencin artık iletişim araçları, haberleşme veya herhangi bir bilginin öğrenimine ulaşmak için bir diğer kimseye ihtiyacı kalmamıştır. Üstelik zamanımızın gelişmelerine artık gençler değil yaşlı bireyler ayak uydurmak zorunda kalmaya başlamışlardır. Globalleşen dünyada artık sadece yerel ve lokal kalan değil kafasını kaldırıp kendinden başka diyarlarda neler olduğunu ve bittiğini bilen, dünyayı takip eden insan ihtiyacı artmıştır. Normları ve nüansları yakalamak lokal ile globali cem edebilmek ancak genç, aktüeli yakalayabilen keskin zekâların işi haline gelmiştir.
Bu minvalde yerel siyasetimizde bulunan estetik ve fikir yoksunluğu, ayrıca muhteris insanlar tarafından kaplanmış ekonomik ve siyasi mecraların yarattığı tıkanıklık, ancak sağlam bir fikre mensup genç ve heyecan dolu insanlar tarafından giderilecektir. Değer yargılarına sahip çıkma konusunda ve siyasette erdem gösterebilme adına kaybedecek hiçbir şeyi olmayan genç bireyler Sakarya siyasetinde doğruyu temsil edecektir. Bu sebeple Devlet temsilcileri tarafından da sürekli dile getirilen bu gerçeği artık algılarımızda doğru yerleştirmeliyiz. Hali hazırda görevde olan genç siyasetçilere destek olmalı ve gösterdikleri erdemli eylemleri takdir etmeliyiz.
Değişen ve dönüşen dünyada insanların bayağılıktan ve retorikten usanma vakitleri yaklaşmaktadır. Globalden yerele önümüzdeki yıllar teorik bilgiye sahip, kendini açıklayabilen, reklam yapma ihtiyacı bulunmayan, ihlaslı ve duruşu kendinden menkul değerli insanların olacaktır. Benzerler benzeşir ve birleşir kaidesince bu insanların şehrimizde çoğalmasını temenni etmekteyiz ve Goethe’nin “akraba ruhlar uzaktan uzağa selamlaşırlar” deyimi ile doğru düşünen ve güzel eyleyen insanların bir arada olmasını ve saygın çalışmalar üretmesini canı gönülden istiyoruz.
[1] Celal Fedai
Yazar: Çağatay Tunçat