Ebubekir Çağlar
Galatasaray Üniversitesi
“Yalan” özellikle siyasi tarihin merkezinde kitlelerin sevk ve idaresi için mühim bir enstrüman olarak yöneticilerin, soyluların hatta kimi filozofların icraat ve kitaplarında yerini almıştır. Ünlü siyaset filozofu Niccolo Machiavelli yalanı bir “prens”in devlet idaresindeki aracı göstererek kendince meşru bir zemin kurmaya çalışmıştır. Kısaca “yalan”, halk kitlelerin siyasete daha fazla müdahil olmasıyla paralel olarak siyasi bir mekanizma olarak var olan yerini berkiterek süreç içerisinde kitle iletişim araçları ve yeni medya gibi gelişmelerle bambaşka bir alanı bünyesinde doğurmuştur. Şahsımın bu konuyu seçme sebebi de “yalan haber” (Fake News) dediğimiz olgunun bugün “Medyada Güncel Etik Sorunlar” içerisinde daha temel ve yapısal bir problem olmaklığından ileri gelmektedir. Bu durum, gazeteci/ medya çalışanı olmanın beraberinde getirdiği ağır mesuliyetin aksine “yalan haber”, belli başlı siyasi, ekonomik çıkar gruplarının menfaat odaklı bir hamlesi olması sebebiyle eninde sonunda halka gerçeği bildirme vazifesini hiçe sayarak onları kandırmak gibi deontolojik bir probleme sebep olmaktadır.
Bu bağlamda, içerik ve ihtivaya tekabül eden diğer etik sorunlara nazaran sosyolojik ard alanı daha büyük ve problem arz eden bir konu olması sebebiyle “yalan haber” araştırılmayı, hakkında düşünerek çözüm aramayı gerektirecek bir sıkıntı olarak karşımıza durmaktadır.
Dünyada yalan haber oranı en yüksek ülkelerden birinin vatandaşı olarak konu üzerindeki araştırmalarım vasıtasıyla daha çetrefilli ve geniş çaplı bir çözüme ihtiyaç olduğu kanaatine vardım zira sadece mal/emtiaya değil bilgi(information) konusunda da “tüketim toplumuna” dönüşen insanlar için “yalan haber”ler arasından “doğru haberi” eleyebilmek ve bunu paylaşabilmek yedi kat daha fazla gayret gerektiriyor ve dahi bu çaba, zamanın hayli kıymetli hale geldiği günümüz insanı için uzun vadede sarf edilmesi mümkün olmayan, başka alan ve olaylara hasredilmesi gereken bir şey haline geldi.
Yine bu beyanda, kitle iletişim araçları vasıtasıyla dolaşıma giren bir “yalan haber”in aygıtların performanslarına bağlı olarak toplumda yayılma hızları, tesir güçleri ve bu haberin resmi-gayri resmi (devlet, sivil) odaklarca yalanlanma süresi yeni medya ile kıyaslandığı takdirde daha kısıtlıdır. Sosyal ağlarda dolaşıma sokulan haberlerin ve bu mecradaki denetim eksikliğinin bir sonucu olarak mezkûr alanlar “Fake News” yayılımı için müsait bir mekan haline gelmiştir.
Araştırmamın bana bir diğer katkısı da “yalan haber ” kavramının yayılım sebebi olan asıl felsefi amillerin neler olduğudur. 2016 yılı Oxford English Dictionary tarafından yılın kelimesi seçilen “Post-Truth” (Hakikat Sonrası) kavramı “yalan haber”in neden bu denli hızlı yayıldığı, ilgi gördüğünü dair genel bir çerçeve çizmek için kullanılabilir. Hakikatin artık insanlar nazarında kişisel/subjektif duygu ve düşüncelerden daha kıymetli olmadığı bir çağda yalanın işlevselliği gerçeğin hatrını kırarak yalanın ve yalan haberin iktidarını kuvvetlendirecektir. Sosyolojik bir problematik misali olarak adeta pratik olarak gördüğümüz yalan haberin teorik yönü olarak görülebilir.
Son tahlilde var olan konsept dairesinde “fact checking” meselesi üzerine birkaç kelam etmek gerekirse Türkiye’ de halihazırda bireysel veya kolektif birtakım iştirakleri dışarda tuttuğumuz takdirde dört başı mamur, sistemli bir kuruluş söz konusu değildir. Hali pür melalimizi yansıtan bir misal olarak bu durumda Türkiye’deki vaziyeti ve yalan habere maruz kalan insanların haberle kurulan ilişkisi ne kadar sağlıklı olabilir ki?