728 x 90

Sait Faik Sadece Heykel Değildir

Sait Faik Sadece Heykel Değildir

Sait Faik heykeli üzerine…

Sait Faik, senin ve benim gibi Ada’lı. Burada başlamış hikâyesi, bir Ada’dan başka Ada’ya uzanmış… Kendi tanımıyla bir Adabazarlı, Necati Mert’in işaretiyle Ada’lı Sinağrit… Erken Cumhuriyet Türkiye’sinde hikâyede, şiirde, romanda veya sanatta ortaya bir şey koyma iradesini takdirle karşılamamak ne mümkün? Bir Tanpınar, bir Sait Faik, bir Bahçet Necatigil kolay yetişmiyor. Bir şeyi ortaya koyma iradesini en çok bu isimlerden anlamıyor muyuz? Var olan imkânlara oranla yazar veya şair yetişmiş olsaydı bunca üniversitenin veya yayınevinin olduğu bir ortamda her gün bir Sait Faik tanırdı toplumumuz. Ancak öyle olmadı. İmkâna nispetle değişen bir şey olmadığını anladık iyi metinler yazmanın. Yaşamanın da! Sait Faik “yazmasam deli olacaktım” diyordu. Yazmanın ve yaşamanın, yazamamanın ve yaşayamamanın arasındaki ilintiyi bu iç dökmeden çok iyi anlamış olmalıyız.

Sait Faik, Sakarya’da birileri tarafından hiç hatırlanmayan, birileri tarafından sadece doğum ve ölüm günlerinde hatırlanan, birilerince yalnızca heykelden ibaret sanılan bir kimlik olmaktan öteye gidemedi. Necati Mert Sait Faik’e en çok emek verenlerden. En azından bir Adalıya sahip çıkmak için ortaya eser koyma cephesinde yer almış. Yine daha önce sitemizde yayınlanan, Serhat Demirel’in kaleme aldığı “Sait Faik’in Adapazarı Hikâyelerinde Hemşehrilik Bilinci” makalesi de bu cephede yer alıyor. Ne yazık ki bu şehirde sahip çıkma bilincine sahip olan insan sayısı çok az.

Sait Faik’in heykeli üzerinden hamasi bir söylem tutturanlar, popülist bir yaklaşımla Sait Faik gibi bir değeri heykele hapsettiklerinin farkında değiller. Elbette sahip çıkılması gerektiğine hepimiz inanıyoruz. Ancak gündemi yalnızca heykel üzerinden belirlemek bir sahip çıkma biçimi olarak en son sırada yer alır. Oysaki bugün, Sait Faik’in manasına, metinlerine, derdine ve Adalılığına sahip çıkmak son sırayı almış görünüyor. Heykel üzerinden Sait Faik’e karşı her türlü olumlu yaklaşıma ket vurduklarının farkında olmayan bir güruh var. Gerek sosyal medyada, gerek köşe yazılarında Sait Faik’e dair bildikleri tek şey sahip çıkılmayan heykel! Oysa bir isyan yükselecekse, Sait Faik’in manasına sahip çıkılmadığı için yükselmeli. Üniversiteler, İl Kültür Turizm Müdürlüğü, Belediyeler, İl Milli Eğitim Müdürlüğü Sait Faik için, ortaya koyduğu engin eserler, muhteşem bir Türkçe için harekete geçmeli. Atölyeler, sempozyumlar, kitap günleri, Sait Faik adına bir öykü festivali, üniversitede bir Sait Faik enstitüsü, belki bir Sait Faik film fonu desteği… Aynı zamanda Sait Faik için kim dertleniyorsa, bireysel veya örgütlü şekilde de harekete geçebilir. Yapacak çok şey var. Bu bilinç etrafında Adalı Sait Faik’e sahip çıkarsak, heykel gibi gündemler de çözüme kavuşacaktır. En temelde yatan sorun Sakaryalıların, Adalıların Sait Faik’i hâlâ bir hemşeri ve dünyaya mâl olmuş bir yazar olarak içselleştirememiş olması.

Evet, artık Sait Faik heykelini silah olarak kullanmayı bir kenara bırakmalıyız. Sait Faik’in birkaç hikâyesini okumadan, onun hikâyeleriyle yolculuk yapmadan, sana ve bana Hişt Hişt! diye seslendiğini duymadan heykeline sahip çıkmanın bir manası olmadığını anlamalıyız. Sait Faik’i zihin dünyamızın meydanlarında var etmedikçe, şehrin hangi meydanına koyarsak koyalım bir anlam ifade etmeyecek.  

Son Yazılar